NATO Savunma Bakanları Toplantısı’nda alınan kararlar Türkiye’yi nasıl etkileyecek?
  • Gündem Yönetim
  • Ekonomi
  • NATO Savunma Bakanları Toplantısı’nda alınan kararlar Türkiye’yi nasıl etkileyecek?
317 okunma

NATO Savunma Bakanları Toplantısı’nda alınan kararlar Türkiye’yi nasıl etkileyecek?

ABONE OL
Şubat 23, 2021 12:44
NATO Savunma Bakanları Toplantısı’nda alınan kararlar Türkiye’yi nasıl etkileyecek?
0

BEĞENDİM

ABONE OL

2030 planlarını şekillendirmek için toplanan NATO, S-400 hassasiyetinin altını bir kez daha çizdi. NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, Türkiye’ye alternatif çözüm olarak Patriot, SAMP-T sistemlerinin önerildiğini, sonuçta ortada bir sorun olduğunu ve bunun çözülmesi gerektiğini ifade etti.

BOLD Medya’dan Fatih Yurtsever’in haberine göre NATO Savunma Bakanları Toplantısı KOVID-19 tedbirleri dolasıyla video tele konferans üzerinden 17-18 Şubat tarihleri arasında yapıldı. Genel sekreter Stoltenberg ’in talebiyle uzmanlar grubuna hazırlatılan NATO’nun 2030 vizyonunu ortaya koyan belgeye yönelik konuların görüşülecek olması ile yeni ABD yönetiminin ilk defa bir NATO toplantısına katılacak olması, dikkatleri toplantının üzerine çekti. Peki, Türkiye ve ABD arasında S-400 krizinin devam ettiği ve Türkiye’nin NATO’nun çekirdek değerleri olan demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü konularında geri gidişinin her geçen gün hızlandığı bir ortamda, yapılan toplantıda alınan kararlar Türkiye’yi ve çevresini nasıl etkileyecek?

NATO 2030 BELGESİNDE NELER ÖN PLANA ÇIKIYOR?

Bir güvenlik teşkilatı olarak NATO’yu bugüne kadar ayakta tutan en önemli etken, NATO’nun değişen güvenlik ortamının gereklerine çok kısa sürede uyum sağlayacak değişiklikleri hayata geçirilebilme yeteneği olarak ifade edilebilir. İnsan hayatında kısa sürede çok büyük değişiklikler yapan yıkıcı teknolojiler olarak ifade edilen; yapay zekâ, kuantum bilgisayar, otonom sistemler, 5G ve bio teknoloji güvenlik algısında da değişikliklere neden oldu. NATO geleceğin tahmin edilmez olduğunu tasavvur ediyor, bu teknolojiler konusunda üstünlüğün elde tutulmasını hayati olarak görüyor. Çin ve Rusya’nın bu konudaki çalışmaları güvenlik riski olarak değerlendiriliyor.

Öte yandan Çin ve Rusya’nın ekonomik, askeri ve siyasi olarak her geçen gün artan etkisinin, Trump döneminde ABD’nin içe kapanması ve bireysel hareket etmesiyle aynı zamana gelmesinin, tüm dünyada otoriter rejimleri güçlendirdiği, liberal, özgürlükçü demokratik değerlere olan inancı azalttığı açık bir şekilde vurgulanıyor. AB ve ABD’nin yeniden NATO çatısı altında her konuda yakın bir iş birliğine girmelerinin gelecek açısından önemli olduğu ifade ediliyor.

ABD SAVUNMA BAKANI WASHINGTON POST’TAKİ YAYIMLANAN YAZISINDA NE DEDİ?

ABD Başkanı olarak Joe Biden’ın seçilmesi NATO’da memnuniyetle karşılandı. Savunma Bakanı bu beklentiyi haklı çıkaracak şekilde tam da NATO Savunma Bakanları Toplantısının başladığı 17 Şubat tarihinde Washington Post gazetesinde yayımlanan bir makale kaleme kaldı. Lyod Austin, ABD’nin bundan sonra diplomasiyi öne alacağını, sorunları tek başlarına çözmelerinin mümkün olmayacağını, bunun için iş birliğinin şart olduğunu, ABD olarak yeni dönemde müttefik ve ortak ülkeler ile yakın çalışacaklarını, bunun bir işareti olarak görevi devraldığında ilk olarak NATO Genel Sekreterini aradığını ifade etti. Dikkat çekici bir şekilde ABD askerlerinin Almanya’dan çekilmeyeceğini, ABD’nin kolektif savunma konusunda sorumluluklarını yerine getirmeye hazır olduğunu söyledi.

TOPLANTININ BİRİNCİ GÜNÜNDE HANGİ KARARLAR ALINDI?

Genel Sekter yaptığı açıklamada toplantının ilk gününde 2030 belgesi, uygulanacak yol haritası, eylem planı, caydırıcılık ve ortak savunma harcamaları ve AB ile ilişkilerin görüşüldüğünü belirtti. Toplantıda AB, İsveç ve Finlandiya’nın temsil edilmesinin Atlantik’in iki yakası arasında yeniden kurulacak yakın iş birliği için atılmış önemli bir adım olduğunu vurguladı. 2010 yılında yayımlanan “Stratejik Konseptin” ihtiyaçlar doğrultusunda güncelleneceğini, teknolojik üstünlüğün devam ettirilmesi için geliştirilecek sistemlerin birbiriyle uyumlu olmasının önemli olduğunu ifade etti.

GENEL SEKRETER S-400 KONUSUNDA SORULAN SORUYA NE CEVAP VERDİ?

Toplantı sonunda Genel Sekreter’in S-400 konusunda sorulan bir soruya verdiği cevap dikkat çekti. Daha önceki toplantılarda benzer sorulara daha muğlak ve ortada cevaplar veren Genel Sekreter, bu toplantıda S-400 konusunun görüşülmediğini, bu konunun toplantıdan önce gündeme geldiğini, Türk tarafına S-400 konusunun olası sonuçları hakkında taşıdığı kaygılarını ilettiğini, alternatif çözüm olarak Patriot, SAMP-T sistemlerinin önerildiğini, sonuçta ortada bir sorun olduğunu ve bunun çözülmesi gerektiğini ifade etti. NATO üyesi her ülkenin her konuda aynı düşünmemesinin normal olduğunu, ancak NATO’nun sorunların çözümü için en uygun zeminlerden biri olduğunu Doğu Akdeniz’de yaşanan Türk-Yunan geriliminde tansiyonun bu yolla düşürüldüğünü öne sürdü.

RUS DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ NEDEN KARADENİZ’E DİKKAT ÇEKTİ?

Rus Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Maria Zakharova 9 Şubat tarihinde Karadeniz’de ABD ve Türk Deniz Kuvvetleri unsurları tarafından yapılan geçiş eğitimlerinin doğrudan Rusya’yı hedef aldığını, kendi sınırları yakınında yapılan bu tür faaliyetlerin bölgede barış ve güvenliği tehdit ettiğini söyledi. ABD 6.filosunun bölgede kendisine düşman bulmak için can attığını iddia etti.

Türkiye ve ABD arasında Karadeniz’de geçiş eğitimleri ilk defa icra edilmiyor. Rusya daha önce bu tür eğitimlere tepki vermez iken tam da Savunma Bakanları Toplantısı esnasında caydırıcılık konusunun görüşüldüğü bir ortamda bu açıklamayı yapması Rusya’nın, NATO’nun Karadeniz’deki varlığını artıracağından endişe duyduğunu ortaya koyuyor. Montrö Boğazlar Sözleşmesi nedeniyle Karadeniz’de kıyıdaş olmayan ülkelerin bulunduracakları gemi tonajı ve gün sayısı kısıtlı. Romanya ve Bulgaristan’ın deniz kuvvetleri, caydırıcılık için yeterli değil. Bu durumda geriye tek seçenek olarak Türkiye kalıyor.
Türkiye şimdiye kadar Karadeniz’in kapalı bir deniz olduğunu, sorunların kıyıdaş ülkeler arasında çözülmesi gerektiğini, dışarıdan yapılacak müdahalelerin sorunların daha derinleşmesine neden olacağını öne sürdü. Baltık ve Doğu Avrupa ülkeleri Rusya’yı ciddi tehdit olarak görüyorlar. NATO’dan bu konuda somut adım atmasını istiyorlar. Rusya’nın Kırım’ı ilhakı ve Ukrayna’nın doğusunu istikrarsızlaştırmaya devam etmesi, uygulanan yaptırımların çok da etkili olmadığını gösteriyor.

ALINAN KARARLAR TÜRKİYE’Yİ NASIL ETKİLEYECEK?

NATO’da görev yapanlar arasında çok meşhur olmuş bir söz vardır. NATO için “No Action Talk Only” derler. Ancak son 10 yılda yaşanan baş döndürücü gelişmeler ve dünyanın sorunlarının bir hegemon güç tarafından tek başına çözülemez hale gelmesi, 2010 yılından sonra kendisini küresel bir güvenlik örgütü olarak konumlandıran NATO’nun konumunu güçlendirdi. Başkan Trump döneminde gerilen AB-ABD ilişkileri, Biden’ın Başkan seçilmesi ile yumuşadı.

Savunma Bakanları toplantısında ABD’nin Afganistan’dan askerlerini çekmek için müttefikler ile yakın iş birliği içerisinde olacağını söylemesi, IŞİD’in Irak topraklarında yeniden hayat bulmaması için NATO’nun bölgedeki varlığını 500 askerden 4000’e çıkarması ve misyonun görevinin Bağdat sınırlarının ötesine taşınması, Savunma Bakanı’nın ABD askerlerinin Avrupa’dan çekilmeyeceğini açıklaması somut ilerlemeler olarak değerlendirilebilir.

Bu koşullar altında Türkiye’nin S-400 sisteminden vazgeçmeden mevcut durumunu sürdürmesi mümkün değil. Bu mutlaka çözüme kavuşturulacak. NATO Karadeniz’de varlığını artıracak, bunun için Türkiye kilit ülke. Türkiye-Rusya ilişkileri Türkiye’nin takınacağı tavra göre sertleşecektir. Türkiye’nin elinde Rusya’ya karşı doğru kullanıldığı takdirde Rusya’nın uzlaşmacı bir tutum takınmasını sağlayacak siyasi ve ekonomik araçlar mevcuttur. Bunların etkili kullanılabilmesi iç siyasette varılacak uzlaşı ile mümkün olacaktır. Son günlerde yaşanan gelişmeler Türkiye’nin takınacağı tavır konusunda içeride yaşanan tartışmaların tezahürüdür. Yoksa başka türlü, tam da İstikşafi görüşmelerin başladığı bir atmosferde Türkiye’nin elinin diplomatik olarak zayıf olduğu bir ortamda NATO toplantısı esnasında Ege Denizi’nde hukuken doğru olsa bile siyaseten ve diplomatik açıdan zamanlaması yanlış bir NAVTEX ilanına gidilmezdi.

Sonuç olarak Erdoğan iç siyaseti okuma konusunda gösterdiği mahareti dış politika konusunda da gösterirse bunun hem iç hem de dış politika da önemli yansımaları olacaktır. Türkiye’nin maceraperestliği bırakıp, hukuka dönmekten ve zamanın ruhuna uygun hareket ederek NATO imkanlarından faydalanarak iş birliği içerisinde teknoloji temelli bir savunma ve ekonomi modeline geçmekten başka çaresi yok.

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.